Evet, birçok olasılığa bağlı birçok plana sahip olabiliriz. Ama bu anti-kapitalist planlara, kapitalizmi kısa vadede gerçekten yok edecek türden planlara ihtiyacımız var. “İklim değil sistem değişikliği” bir ajitasyon aracı değil, bizim neslimiz için bir direktif. Hareketimizdeki ve hatta bütün hareketlerdeki hırs eksikliğini doldurmamız lazım.
Bir avuç zenginin çıkarları için insanlığın geri kalanı ve gezegendeki diğer canlı türleri varoluşsal bir krizle karşı karşıyadır. IPCC raporları bile bunu inkâr edememekteyken “önce iklimi kurtaralım, sonra kapitalizmi düşünürüz” önermesi yangına benzin dökmek demek olmasa da onu söndürmek yerine harlayan yel estirmektir; bilimsel olarak yanlış olduğu gibi kapitalizmden kurtuluş fırsatı önüne de barikat örmektir. David Harvey’in şu an kapitalizmi yıkmak insanlığı kaosa sürüklemek anlamına gelir sayıklamasındaki gibi zaten mülksüz olanların, zaten ölüyor olanların kirişlere asılmasının önüne geçmektir. Yıkılırsa altında kalan insanlık olmaz, uzayı sömürgeleştirme hayallerine dalmış kendinden geçen bir avuç sömürgen olur.
Today we are faced with two main strategies for solving the problem of climate change. In the first, (symptomatic) measures are applied within the capitalist system, which tend towards "energy transformation" and alleviate symptoms, rather than addressing the causes. Examples of such policies in action abound in many countries: broadly similar, they defer to the interests of capital. This may be termed the hegemonic climate politics. The second strategy is that of anti-capitalist climate politics of the people as exploited workers and oppressed segments of society. The two policies differ not only in terms of solutions, but primarily in terms of their grasp of the causes of the climate question. Unlike the first, the second acknowledges that the climate has changed due to the functional laws of capitalism
İklim değişikliği sorununun çözümü konusunda iki ana strateji var. İlkinde, kapitalist sistem içinde, nedenleri gidermek yerine “enerji dönüşümü”ne ve belirtileri hafifletmeye yönelen (semptomatik) önlemler uygulanır. Bunun örnekleri, pek çok ülkede sermayenin çıkarını gözeterek yürürlüğe konan birbirine benzer iklim politikalarıdır. Bu, hegemonik iklim siyasetidir. İkinci strateji ise sömürülen emekçiler, ezilen toplum kesimleri olarak halkın, kapitalizm karşıtı iklim siyasetidir. İki siyaset, yalnızca çözüm yolları konusunda değil, öncelikle iklim sorununun nedenleri bakımından birbirinden ayrılırlar. İlkinin tersine ikincisi, kapitalizmin işleyiş yasaları, yapısal nitelikleri nedeniyle iklimin değiştiğini kabul eder. Kapitalizm ortadan kaldırılmadan kapitalizmin yapısal özelliklerinden kurtulmak olanaksızdır.
Umarız ki bu dosya, ekolojik yıkımın giderek derinleştiği, politik ve iktisadi alanın ise bu yıkımın yarattığı refleksler tarafından yeniden düzenlendiği günümüz koşullarında sosyalist ve ekoloji hareketlerinin emekçilerine ulaşır ve mücadeleye gerek düşünsel, gerek pratik zeminde ufak da olsa bir katkı sağlar.
Climate change and other severe environmental problems demand working class solutions. The productivity and creativity of workers is vital to ecological alternatives. The often forgotten history of working class environmental politics demands study.(...) Workers produce and can produce alternative sustainable futures, the concept of workers’ plans for ecological production is important
By pointing to the intersection of capitalism with patriarchy, racism and speciesism on the world scale, socialist ecofeminism allows to see ecological transition as an intersection of different struggles for ‘system change’. Taking this vision seriously could help socialist organizations to free themselves from their inherited obsession with the forces of production and GDP growth – the capitalist/industrial version of modernity – and envision a true ecological revolution.
Sol, iklim değişikliğinden kapitalizmin sorumlu olduğunu görüyor. Durumun aciliyetinin farkında. Ancak devleti ele geçirme kapasitesini geliştirmek yerine, küçük ölçekli, yerel, merkezi olmayan çözümleri ve daha fazla protesto ve demokrasiyi savunuyor. Gerçekten bir felaketin eşiğindeysek, felakete yanıt verebilecek ve eşitlikçi bir alternatif ileri sürebilecek devrimci bir parti inşa etmemiz gerekmez mi?
We hope that this dossier, under the conditions of today’s ever-deepening ecological destruction, and the political and economic space facing general reorganization by the processes set in motion by this destruction, will reach the workers in the socialist and ecological movements and make a small contribution to the struggle on both an intellectual and practical level.
İklim değişikliği ve diğer ciddi boyuttaki çevresel sorunlar, işçi sınıfının çözümlerini gerektiriyor. İşçilerin üretkenliği ve yaratıcılığı, ekolojik alternatifler için hayati öneme sahiptir. İşçi sınıfının çevre politikalarının sıklıkla unutulan tarihi incelenmeyi gerektiriyor.(...) İşçiler alternatif sürdürülebilir gelecekler üretir ve üretebilir, işçilerin ekolojik üretim planları kavramı önemlidir.
Sayıları hiç de az olmayan kadın yönetmenlerin sadece bir kaçının ismi duyulmuş olsa da, Sovyet dönemi boyunca yönetmenlik koltuğuna 80’e yakın kadın oturmuştur. Bu kadın yönetmenlerden birçoğu övgüye değer görülüp ün kazanırken kimileri de eleştirilere ve yasaklara maruz kalmıştır.
The transition to what Marx termed a new metabolism with nature means that the system of production must be one subject to conscious planning rather than just a self-organized response to market demand. Advocacy of conscious planning in kind has been a preoccupation of mine for almost forty years now and is most prominently expressed in Towards a New Socialism[1]. In this article, I will look at some of the computer engineering and computer algorithm problems that I had researched to provide the background to that book and how I have now returned to them to address the issue of environmental planning.
Komünist Enternasyonal’in kuruluşunun 100. yıldönümü vesilesiyle hazırladığımız dosya ile karşınızdayız. Dosyamızda, Komintern deneyimini boylu boyunca değerlendiren yazılar gibi, bu tarihin sadece belli bir yönüne odaklanan yazılar da yer alıyor.
Dördüncü dosyamızla Merhaba!
Teori ağırlıklı bir hat izlediğimiz ilk üç dosyamızın ardından tarih ve güncel politikaya ayırdığımız “Rusya & Çin: Yeni Eksen?” sayısıyla yayındayız. Birçok farklı ülkeden yazarın iktisadi, askeri ve politik alanda sıklıkla karşımıza çıkan bu önemli soruya dair abstrakt dergi için kaleme aldığı görüşlerini okuyucuyla paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz.
Üçüncü dosyamızda Halk Egemenliği kavramı üzerinden, demokrasi, politik özgürlük, halk iktidarı kavramlarını tartışmak ve buradan Türkiye’de zor şartlar altında yürütülen özgürlük mücadeleleriyle aynı yere bakarak, akademik-politik bir pencere açmak istiyoruz. Umarız, politik özgürlük mücadelesinin OHAL şartları altında dahi soluksuzca sürdüğü bu topraklarda, dosyamız da bu mücadeleye ufak da olsa düşünsel bir katkı sunabilir
İlk dosyamızda “Komünizm mi yoksa Komünalizm mi?” diye sorup, komünizm diye cevaplamıştık. 2. dosyamızda da (bir hayli geç de olsa) “Komünizmin Güncelliği”ni ele aldık.. Umarız dosyamız teoriyi “düşünce kulübü tartışmaları” olmaktan çıkarıp, devrimci militanın eline bir araç olarak sunabilme yönünde küçük de olsa bir katkı sunabilir.
Temelde merkezi planlı ekonomi ve sovyetler cumhuriyeti ilkelerine değil, komünal ekonomi ve demokratik komünlerin bir aradalığı fikirlerine dayanan ve Chiapas ve Rojava’da elde ettiğimiz somut kazanımlardan beslenen bu düşünce, günümüzde sosyalist devrime ve komünizm hedefine alternatif bir “üçüncü yol” önerebilir mi bize? Kapitalist bunalımdan çıkışın ve yeni bir üretim tarzının örgütlenmesinin olanaklarını yaratabilir mi? Özetle; komünizm mi yoksa komünalizm mi?