200 binden fazla çiftçinin Delhi’ye yürüdüğü 26 Kasım 2020’den bu yana, protestocu çiftçiler Delhi sınırı üzerinde kamp yaparak ulusal başkente giriş ve çıkış istikametindeki karayollarını kapatıyorlar. Çiftçilerin temel talebi, Modi hükümetinin Eylül 2020’de sunduğu, tarımda büyük sermayenin önündeki engelleri kaldıran üç çiftçilik yasasının geri çekilmesi.
Emperyalizm ile süper-sömürü ayrılmaz bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır. 21. yüzyıl emperyalizminin teorisi, süper-sömürü olgusunun değer ilişkisini nasıl değiştirdiğini açıklamalıdır. Bunu yapmayan bir emperyalizm teorisi, her ne kadar 'emperyalizmi' tanımlayıcı bir terim olarak kullanmaya devam etse bile yararsızdır, geçersizdir ve nihayetinde emperyalizmi inkâra varır
Ekim olmasaydı kadının bağımsız olarak kendi yaşamını kazanması geçici bir fenomen olarak görülecek ve bugüne kadar kabul edildiği gibi kadının yerinin aile ve geçimini sağlayan kocasının arkası olduğu görüşü hâkim olacaktı. Ekim birçok anlayışı değiştirdi. Sovyetler Birliği’ndeki kadınların görev ve çalışma alanlarının belirlenmesinde gerçekleşen bu keskin dönüşüm, Birlik sınırlarının çok ötesindeki kadınlara yaklaşımın değişmesine de etki etti.
Altınörs, adına kapitalizm denilen irrasyonel sistemin güncel krizini ve bu sistemden (krizden değil!) çıkış yollarını tartışıyor. Üstelik bunu gayet açık, anlaşılır ve akıcı bir dille yapıyor. Kapitalizm nereye gidiyor, ondan nasıl kurtulacağız, nasıl bir toplum kuracağız, ne yapmalı? Bunlar kitapta yanıt aranan, günümüzde sadece sosyalistler için değil, aslında tüm insanlık için hayati önem taşıyan sorular. İmkânsız Sermaye bu sorulara yaratıcı yanıtlar öneriyor. Kitabı kısaca değerlendirip, tartışmayı bir parça daha ileri taşımaya çalışacağım.
Liebknecht ve Rosa’nın elinden düşen bayrağı ayakları altında çiğneyerek çamura gömemeyecekler. Bu bayrak kitleler tarafından kavrandı bir kere. Scheidemanncılar ve tüm dünya burjuvazisi için amansız bir tehdit olmaya devam ediyor. Kahraman savaşçılar katledildi, ama devrim yaşıyor!
Kapitalist değerin oluşumunda, öznel niteliklerinden sıyrılmış emeğin, Adam Smith ile görülmeyebaşlandığı söylenebilir. Ricardo’da ise, tek değer ölçüsü olarak emekgörülmeye başlanmış ve emek üretkenliğindeki değişimlerin değere etkisi gibi emek ile değerin ilişkisinin derinleştirildiği aşamalar da tartışıldığı için, emeğin standart bir değer ölçüsüolup olamayacağınoktasına ulaşılmıştır.
Harvey’in geniş kapsamlı ancak kısa makalesinde, değer teorisine dair yaptığı açıklamaların, kuramsal olarak eleştirilmesi gereken birçok nokta içerdiği kanısındayız. Harvey’in, Marx’ın değer teorisine ilişkin açıklamasının genel çerçevesini aktarmaya çalışalım.
Dünyayı kavrayışı büyük oranda doğru olan ve bu temelde esasen devrimci bir duruş sergileyen Maoistler de vardır, bugünkü Çin partisiyle birlik içerisinde bulunan Üç Dünya Teorisi revizyonistleri de… Ancak dogmatikçe Mao karşıtı olan bir Marksist-Leninist, “Maoist” terimini her ikisini eşit biçimde kınamak için kullanabilir.
Dönemin çok sayıda belgesinin ve gerçeğinin de gösterdiği üzere, o koşullarda hem Kemalist Türkiye hem de Bolşevik Rusya için, farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-politik düzenlere sahip devletler olarak aralarındaki aşılmaz çelişkileri gizlemek ve bunun yerine “kardeşlik ve dostluk” yanılsamasını yaratmak daha faydalı geliyordu. Bu yanılsama, sonradan, ikisi arasında “dostça ve kardeşçe” ilişkiler hikayesinin temelini oluşturdu.
Kerala, koronavirüsün nasıl yenileceğine dair parlak bir örnek olarak ortaya çıktı. Hindistan'da Covid pozitif vakalara sahip ilk eyalet (Ocak ayında), aynı zamanda eğriyi neredeyse düzleştiren ilk Hint eyaleti oldu. Kerala ayrıca tüm Hindistan eyaletleri arasında en yüksek iyileşme oranlarına sahiptir. Bu model o kadar etkili ki Washington Post'tan The Guardian'a kadar çok sayıda küresel gazete eyaletin başarısını kutladı. Bu başlıkları daha ilginç kılan şey, Kerala'nın Komünist bir parti tarafından yönetilmesidir.
Alp Altınörs’ün "İMKANSIZ SERMAYE - 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" kitabını elime alıp yoğun bir iş yükü periyodunda iki gün içinde okuyup bitirdiğimde beni etkileyen en önemli husus kitabın başlığının da zaten işaret ettiği kapsamlı konuları, mütevazı ebatta basılmış 256 sayfalık bir kitapta gerçekten de şematikleşmeye, aşırı basitleştirmeye ve konularda kopukluk yaratan sıçramalara başvurmadan işleyebilmiş olmasıydı.
Koronavirüs salgını neo-liberalizmin iflasını sergilerken, kapitalist sistemin kriz dinamiklerini ve çelişkilerini de açığa çıkartarak dünyayı derin bir ekonomik ve finansal krize doğru sürüklüyor.
Biz Turgenyev’in, Tolstoy’un, Dobrolyubov’un, Çernışevski’nin dilinin büyük ve güçlü olduğunu sizden daha iyi biliyoruz. Biz, ulusal farklılık gözetmeksizin, Rusya’da yaşayan bütün ezilen sınıflar arasında mümkün olan en sıkı ilişki ve kardeşçe birlikteliğin kurulmasının mümkün olmasını sizden daha çok istiyoruz!
Cammu Keşmir’in Hindistan işgalindeki kısmından birkaç kilometre uzakta oturuyorum. Dünyanın herhngi bir bölgesiyle doğrudan temas kurabiliyorum, ama kendi anavatanım olan Cammu Keşmir ile hiçbir irtibat kuramıyorum.
Demokratlar, haklarından yoksun bırakılmış tüm uluslar gibi Finlandiya'nın Rusya'dan ayrılma hakkından yanadır.
Bu yazıda öncelikli olarak Türkçe özelinde Lâtin ve Arap alfabelerine dair ortaya atılan belli başlı şehir efsanelerini çürüteceğim. Aynı zamanda, Türkçede gerçekleşen dönüşümü yirminci yüzyıldaki başka ortografik (yazım ve imlaya dair) reformlarla kıyaslayarak meseleyi politik-kültürel-ideolojik hegemonya üretimi bağlamına yerleştirmeye çalışacağım.
Türkiye’de Meclis’in Libya’ya asker gönderme kararını aldığı günlerde, ABD İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Irak’ta öldürdü. Ardından da Üçüncü Dünya Savaşının fitilinin ateşlendiği yönünde yorumlar yapılmaya başlandı.
“Güçlü bir devlet ile güçlü bir toplumun” dar bir koridorda (aynı anda) var olma fikri Acemoğlu ve Robinson’un kitabının ana teması. Yazarlara göre “hem güçlü bir devlete sahip olabilir, hem de (aynı zamanda) güçlü bir toplum olabilirsiniz”. Acemoğlu aslında, tarihte bunun örneğinin neredeyse hiç mevcut olmadığını da belirtirken, bu fikrin ütopikliğini de ortaya koyuyor
Daha önce bu telgrafların Türkçede yayımlanmamış olması nedeniyle, konunun Türkiyeli Marksist Leninist ve Maoist çevreler arasında henüz yeterli açıklığa kavuştuğu söylenemez. Telgraflaşmanın bağlamı, yenilginin eşiğindeki Guomindang yöneticilerinin ABD’nin dikte etmesi sonucunda bir “barış teklifi” ile ortaya çıkmalarıdır. Stalin ve Mao bu hamleyi nasıl yanıtlamak gerektiği üzerine tartışıyorlar.
J. Moufawad Paul'un abstrakt dergi sayfalarında yayınlanan 1) Muzaffer Felaket Belirtileri: Modernite ve Hoşnutsuzlukları, 2) Var Olan Her Şeyin Acımasız Eleştirisi: Bilim Olarak Marksizm ve 3) Göğün Yeryüzüne İndirilişi: Egemen İktidar Teorilerinin Zorlantılı Ayini başlıklı yazılarından oluşan üçlemesini, başına Marksizmin Doğuşunu Düşünmek Üstüne başlıklı yeni kaleme alınmış giriş yazısını da ekleyerek kitaplaştırdık.
Küresel ısınma (ve ekolojik çöküş) özü itibarıyla piyasa mekanizmasının yerine planlamayı, kâr hedefi yerine ihtiyaçların tatminini merkeze koyan bir kolektif aklı çağırıyor. Bu yoldaki ilk adımlarımız metalaşma sürecini tersine çevirmek; sorunun yapısal ve sınıfsal yönünü teşhir etmek; uzlaşma ve yetinme yerine sınıf mücadelesini tırmandırmak olabilir. Esas hayalperestlik planlı bir sosyalist ekonomiden bahsetmek değil, insanlığın ve ekosistemin kapitalizmde herhangi bir geleceği olduğuna inanmaktır.
Acemoğlu ve Robinson’a göre ‘sürdürülebilir büyüme’ kulvarına en önde giren Britanya, bunu kapsayıcı ve çoğulcu kurumlardan ziyade ilksel birikim sürecinin hızlanmasına doğrudan katkı sunan merkezileşmiş malî-askerî bir devlet; bu devletin dışarıda yürüttüğü kesintisiz savaş, yağma, sömürgeleştirme politikaları; yine bu devletin bariz bir sınıf karakteriyle içeride desteklediği sanayileşme, sömürü ve birikim süreçleri sayesinde gerçekleştirmiştir.
Kolombiya’da FARC-EP’nin 2008’den bu yana sürdürdüğü barış arayışı, bu örgütün bir bölümünün tekrar silahlanmasıyla yeni bir yanılgı-yenilgi girdabına girdi ve bu süreçten devrimciler açısından "kazançlı" çıkılması giderek güçleşiyor.
Boris Johnson, siyasi mizah programlarına çıkarak ve bir dizi gaf yaparak komik, hatta soytarıca bir karakter oluşturdu. Bunlardan en bilineni Londra 2012 Olimpiyatları esnasında Thames Nehri üzerinde çelik halatta asılı kalmasıydı. O, bu karikatür kişiliği, son derece gerici inançlarını maskelemek üzere kullanmaktadır.
Georgi Dimitrov'un Balkan Savaşı’nın yağmacı, fetihçi, köleleştirici karakterini teşhir ettiği bu makalede ortaya koyduğu öngörüler, hem 2. Balkan Savaşı ile, hem de Bulgaristan’daki işçi hareketinin sonraki gelişimi ile büyük oranda doğrulanmıştır.
Biyopolitika, nekropolitika, egemen iktidar vb. kavramlar günümüz iktidar ilişkilerini açıklamak için ne kadar uygun? Bu kavramlar modernite ve Aydınlanma ideolojisinden gerçek bir kopuşu mu simgeliyor? Üçlemenin son makalesinde J. Moufawad Paul'un kaleminden okuyun.
SSCB’de sosyalist inşa döneminin Başbakanı ve Antifaşist Savaş döneminin Dışişleri Bakanı olarak tanıdığımız Molotov’un 1960’lı ve ‘70’li yıllarda yaşanan süreci eleştirdiği bu notlar 2016 yılında günyüzüne çıktı. Molotov bu notlarında, Hruşçov-Brejnev revizyonizmini ile ona karşı mücadelenin güçlü ve zayıf yanlarını çözümlerken, devrimden 60 yıl sonra sosyalist inşanın devam eden önemini vurguluyor.
Sıradan, ama çok da sıradan olmayan biri bile, Lavrentiy Beriya hakkında iki şey bilir: bir cellat ve seks manyağıydı. Geri kalan her şey, tarihten silinmiştir. Hatta tuhaf şeydir: Stalin neden yanı başında böyle işe yaramaz ve karanlık bir tipe sabretmiştir ki? Korkmuş olmasın? Tam bir bilmece. Oysa korktuğu filan yoktur!
Michael Roberts, Marx'ın Emek Değer Teorisini Reddi başlıklı makalesinde Marx'ın aslında herhangi bir emek değer teorisi olmadığını iddia eden David Harvey'in değer yasası hakkındaki "yanlış anlamaları"yla polemiğe giriyor.
Marks'ın Ricardo'nun emek değer teorisini uyarlayıp, sermaye birikimine dair çalışmaları için temel kavram olarak kullandığına yaygın olarak inanılır. Emek değer teorisi büyük oranda itibar yitirmiş olduğu için, sıklıkla Marks'ın teorilerinin de artık değersiz olduğu kendinden emin şekilde vaaz edilir. Fakat aslında, Marx, hiçbir yerde, emek değer teorisine bağlılığını ilan etmiş değildir.
19.yüzyılın başından itibaren istikrarlı ve güçlü bir edebiyat geleneğinin ortaya çıkmaya başladığı Rusya’da, bu gelişme düşünülenin aksine uzun bir edebi birikimin sonucunda ortaya çıkmamış 19. yüzyılın başında duru gökte çakan bir şimşek misali ortaya çıkmıştır.